DÜNYA
Giriş Tarihi : 21-04-2018 16:20   Güncelleme : 21-04-2018 16:20

Talip Atalay'a Mersin'de Neden İhtiyaç Var?

Talip Atalay, Türkiye'nin genel durumunu çok iyi bilen, hemen her konuda o konuya has görüşler ve öneriler ortaya koyabilen, anlamaya çalışan, Mersin'in toplumsal insan profilini çok iyi tanımakla birlikte Türkiye'nin temel sorunları olan her meselede ve ulusal devlet meselesi Kıbrıs meselesinde de, sadece akademik çalışmalarıyla değil, bizzat sahada uygulama yaparak, sorunun taraflarıyla yakın ilişkiler kurup çalışmalar yaparak uzmanlaşmış nadir kişilerdendir.

Talip Atalay'a Mersin'de Neden İhtiyaç Var?

Kendisi Müslüman-Yörük/Türkmen kimliğiyle Diyarbakır ve çevresinde ve Kıbrıs'ta uzun yılllar farklı etnik ve dini gruplarla yaşadığı, çalıştığı, onlara yönelik saha çalışmaları ve onlarla birlikte gerçekleştirdiği işlerden dolayı Müslümanın yanında Hıristiyanın da, Kürdün de, Arabın da, Sünninin de, Alevinin de, halkın da, elitin de dilini konuşabilen, güvenlerini kazanarak çok farklı kesimleri bir araya getirip aralarında bağ kurarak ortak projeler üreterek birlikte iş yaptırabilmiş, sorun çözme ve yeni yönelimler üretmede çok başarılı ve tecrübeli bir kişidir. Bulunduğu yerlerde halkla kaynaşma, insan ilişkileri, teşkilatlandırma, yönlendirme ve eylemde bulunma özellikleri akademik kimliğinin çok önüne geçmiştir.

         Kendisiyle çalışan farklı kesimlerden kişiler, samimiyet, güvenilirlik, birleştiricilik, her kesimle diyaloğa girebilme ve onları diyaloğa sokabilme, niteliklerine ve bunun için gerekli cesaret, sabır ve dirayete birlikte sahip olduğunu ifade etmektedirler. Ortaya çıkan doğru tarafsız  tespitlerde bu durumu  doğrulamaktadır.

         Türk kökenli ve inançlı bir kişi olmasına karşın, her kesimden öğrencilerle kurduğu güven ilişkisi sayesinde, 1980 sonrasında Dicle Üniversitesi'nde ilk defa bütün kesimlerden öğrencilerin birlikte etkinlik yaptıkları kulüp faaliyetlerini başlatmış, başlangıçta Üniversite yönetiminin de çekincelerine ve farklı kesimlerin tehditlerine rağmen, çok sayıda kulüp kurup danışmanlıklarını yaparak her yıl yüzlerce faaliyet gerçekleştirmiştir. Diyarbakır'ın “Somut Olmayan Kültürel Miras Komisyonu Danışmanlığını” yürütmüş, PKK'lılar dışında bütün kesimlerin üyesi olduğu yegane akademik derneğin, AKADER'in başkanlığını yapmış, İlköğretim Başkanlığı dışında, Engelsiz Dicle, Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü başta olmak üzere önemli birimlerin kurulmasında ve kökleşmesinde öncülük etmiştir.

         Kıbrıs'ta da Din İşleri Başkanlığının yapılandırılması, Camilerde Kuran öğretiminin yeniden başlatılmasının yanında, İlahiyat Fakültesi ve İlahiyat Kolejinin açılması sürecinde hem onlarca televizyon programında ve röportajlarla konuyu tartışarak hem de STK'larlar kurduğu iyi ilişkiler aracılığıyla vatandaşın desteğinin alınmasına büyük katkı sağlamıştır.

         Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Din İşleri Başkanlığının yanında, Maraş Birlik ve Dayanışma Derneği (çoğunluğu Mersin kökenli), Karadeniz Kültür Derneği, Ak Hataylılar gibi Türkiye kökenli büyük kitle derneklerinin bir araya gelmesini sağlamış, bu derneklerin aynı zamanda Kıbrıs kökenli diğer derneklerle ve dini nitelikli çevrelerle buluşmasını sağlayarak yakınlaştırmıştır.

         Rum tarafıyla ilk defa kalıcı ilişkileri başlatmış, ilk defa Rum tarafına imam atamış, orada bulunan Müslümanlarla ve Rumlar başta olmak üzere, Ermeni, Maronit, Latin kilise yetkilileriyle ve diğer gruplarla Medine Vesikası ve Osmanlı bir arada yaşama modeli üzerinden etkin ilişkiler kurmuş, bu ilişkiler BM ve diğer ülke misyonlarınca kabul ve saygı kazanmıştır. Bu etkinlikler, özellikle KKTC'de İslam dini eğitimi ve öğretimine ilişkin direnci kırmış, Kıbrıs'ta başta Türk toplumu olmak üzere, İslam'ı yeniden gündeme taşımıştır.

         Artık Kıbrıs İslam Dini Liderliği, hem içeride hem de Uluslar arası arenada kabul edilmektedir. Özellikle İslamifobya'ya karşı, dini diplomasinin dünya üzerinde bilinen en iyi örneği üzerinden iyi bir adım atılmıştır.

         Bilhassa son üç dini bayramda, Rum tarafına geçmesine asla izin verilmeyen Türkiye kökenli vatandaşları biner kişilik gruplar halinde Rum tarafında bulunan Hala Sultan Tekkesine geçirmesi, hem dini hem de siyasi olarak çok önemli bir başarıdır.

         Talip Atalay, Kıbrıs'ta sandığa daha fazla gidilmesini, adaylığı durumunda AK Parti'ye farklı kesimlerden daha çok oy kazandırılmasını sağlayabilir. Seçilmesi durumunda, Kıbrıs'ta hemen her kesim tarafından benimsenmesinden dolayı, Türkiye ile ilişkilerin daha sağlıklı bir zemine oturmasına ciddi katkı sağlayabilir. Kıbrıs'ta bulunan on-on beş bin civarında Mersin kökenli vatandaşın yanında, onların aracılığıyla Mersin'deki akrabalarının da desteği alınabilir.

         Talip Atalay, Yörüklerin yanında, diğer grupların da kendilerine yakın hissedebilecekleri, hem kariyeri, hem kişiliği, hem de becerileriyle farklı kesimleri etkileyebilecek, bir araya getirebilecek, organize edebilecek bir kişi olarak AK Parti'nin Mersin'deki geleceğini yeniden kurmada değerlendirilebilecek özelliklere sahip nadir insanlardandır. Dini/etnik yapılar ve Kıbrıs'taki önemli tecrübi birikimin Türkiye'de en çok karşılık bulacağı il olan Mersin üzerinden değerlendirilmesi anlamlı olacaktır.

         Talip Atalay'ın adaylığı durumunda ona hayır diyecek, kimse yoktur. Çünkü 7 Haziran seçimleri aday adaylığı sürecinde, duruşu, düşünceleri, tevazusu, hareketliliği, insanların yüreğine dokunan hal ve tavrıyla çok kısa bir sürede Mersin'de AK Parti teşkilatları ve aday adaylarının güven, saygı ve sevgisini kazanmıştır.

         Aday adaylığı süresince kendi konumunu, ünvanını kullanmaya ihtiyaç duymadan, sadece Talip Atalay olarak kamuoyuyla buluşmuş, populist söylemlere düşmeden, halkın ve siyasetin Mersin'deki temel sorunları ve beklentileri üzerinden konuşmayı tercih ederek oldukça farklı bir profil çizmiş olması takdir toplamıştı.

         Herkesimin olduğu Talip Atalay 24 Haziran seçimlerinde Milletvekili adayı olacak mı ?

         Bekleyip göreceğiz...

 

Süleyman TaşSüleyman Taş